MacBook Pro M2 13” İle İkinci Günüm
Merhabalar! Instagram kullanıcı adımı değiştirdikten sonra artık şu blog işine bi el atayım istedim ve yeniden...
Yorgundu. Çok kez uğraşmıştı. Dolambaçlı yollardan geçmişti ve her yolun sonu şarkılardı. Ufak tefek umutların peşine takılmıştı çoğu zaman. “Acaba?” demişti her fırsatta. Dedik ya; yorulmuştu. Herkes, herşey; bir şeyler alıp götürmüştü ondan. Umutları, inançları.. Elinde olan tek şeyin kendisi olduğunu bile bile yürümüştü zar zor. Yorulmuştu zaten. Terlemişti ama yanaklarındaki ıslaklık ne yorgunluktandı, ne de yağmurdan.
Boşluktaydı bir süre. Kimilerinin deyimine göre yalnızdı. Belki öyle istiyordu, belki zorakiydi yanında kimsenin olmaması. Biraz sevmişti yalnızlığı, biraz sıkılmıştı, biraz da umutsuzdu. Arayışta değildi. Razıydı nefes almaya. Ta ki nefes almanın bir anlamı olabileceğini gördüğü o güne kadar. ” İnsan, nasıl nefes almadan yaşayamaz ise; umutlar, hayal kurmadan tutunamaz güne. ”
Uzaklara giden bir trende bulmuştu kendini. Pencere kenarında, çok uzaklara kadar uzanan bulutları bir görüyordu, bir görmüyordu. Ağaçlar devam ettiriyordu o susunca şarkıları. Ses bir yükseliyordu, bir azalıyordu trende. Hızlıydı yolculuk. Bu acelesinden, gidilecek yolun çok uzun olduğu çıkarılabilirdi. Belki de öyleydi. Bekliyordu sabırsızlıkla. Hayatında ilk kez bu kadar istemişti gitmeyi, uzaklara. Artık nereye gitmek istediğini biliyordu çünkü. Bazen korkutuyordu bu kararlılık. Bazen de yine yalnız kalmak korkutuyordu onu, yine yolun yarısından geri dönmek.. ” Bu yolda umutlar ve hayaller vardı. “
Bir kaç kez hızlandı kalbi. Tam o sırada öğrendi ki, sevmişti. Güvenmişti. Düşünmüştü ki hayal kırıklıkları onu bir önceki durakta terk edip gitmişti. Pencereyi aralamıştı yine bir kaç kez. Yağmur damlaları değiyordu üşüyen bedenine. Islak, soğuk elleriyle kavrayıp sarmıştı bedenini yağmur. ” Her yağmurda hatırla beni.. “ der gibiydi. Sonra yine yorgunluğu gelmişti aklına. Artık yorulmadığını biliyordu. Bu yol, aksine dinlendiriyordu onu ve kalbini. Belki de en güzel anıları yaşayabilmesi için hazırlıyordu. Güzel hayaller aktarıyordu, güzel rüyaları bölmeden, en sonunda uyandırıyordu onu yollar. Ne kızacak bir sebep, ne üzülecek bir durum bulabiliyordu o koskocaman, upuzun, sonu olmayan yolda.” Mutluydu “
Günler sürmüştü yol. Geceler ayrı, gündüzler ayrı bir heves, ayrı bir heyecan katıyordu ona. Biriktikçe birikiyor, özlemlere özlem katıyordu sevgisi. Her gün, bir önceki günden daha çok seviyordu mesela. Daha çok istiyordu. Hep istiyordu. ” Sıkılmak, aşk denen şeyde yolunu bulamaz “ dı çünkü. Sıkılmadı o. Saatlerce beklediği oldu. Günlerce, gecelerce dil döktüğü oldu. Bıkmadı. Ve yorulmadı da..
Yine bir yağmurda ” Hep Böyle Kal “ dedi şarkılar. Durduk yere yağmura karıştı gözyaşları. Sanki hüzünlerin habercileriydi onun için. ” Kalp hastasına sen çok yaşa! demek gibiydi kal demek. ” Bir sigara yaktı. İçkiler içip ağlamak ona göre değildi. O, içmeden ağladı yağmurda. Mırıldanıyordu hep bi hevesle söylediği şarkıyı bu kez nemli bir hüzünle: ” Sen başkalarına benzeme sakın. Hep böyle kal… ”
Devam edemeden şarkıya, kendini iki vagonun arasında buldu. Yukarıdan yağmur bu sefer vuruyordu ona. Tren ikiye ayrılmıştı. Birisi bekliyordu durakta. Diğeri geriye gidecekti. O, durakta inmeyi tercih etmedi. Geriye de gidemezdi.. Durakta bekleyen ” eski yerine ” de gidemiyordu artık. Bekliyordu.
O, yıllar boyunca beklemeyi seçecekti belki de. Gidemezdi. Belki yoluna devam edebilirdi. Artık en büyük hayali yolun sonu değil, o yolda devam edebilmekti. Geri dönen vagona el salladı. Duraktakilere gülümsedi, yaşlarını sildi. Bekleyen vagona baktı, gözlerini kapattı.
” Evlat! “ Bir amca seslendi sanki ta uzaktan. Yanındaydı oysa ve ilk bir kaç denemeden sonra umursanmadığını değil de duyulamadığını anlayınca bağırmıştı amca. Sırtını sıvazladı. ” Hep böyle kalmazlar. Kalamazlar. Onlar aşkı beklemek sanırlar. Onlar şarkılar gibi de değildir. Şarkılara aşık ol! ” dedi ve…
O, kaşlarını çattı ve saçları ağarmış, bıyıklarında anıların solgunluğu olan amcaya baktı. Konuşmuyordu ama bakışlarından anlaşılıyordu ne demek istediği.
” Sen hiç yağmura sarıldın mı? Bir yağmura sarıldığında, aydınlık olur yer ve gök! Gözlerini kapatırsın, o melek gelir gözünün önüne. Bakmaya kıyamazsın. Sarıldıkça üşürsün, üşüdükçe sarılırsın.. Saatler su olur, birikir yolların kenarlarındaki çukurlara. Yağmur yine yağar elbet. Sen bekleme, ben beklerim amca. “
Merhabalar! Instagram kullanıcı adımı değiştirdikten sonra artık şu blog işine bi el atayım istedim ve yeniden...
Merhaba arkadaşlar. Uzun süredir bir şeyler yazmıyordum, zaten çok nadiren girip bir şeyler yazıp çıkıyorum an...
Öncelikle herkese merhaba! Çok uzun bir süredir bloğum aktif değildi ve artık bişeyler yazmak çizmek için tekra...
Bir süredir sık sık Macbook Air’i proje işlerinde ve sunumlarda kullanıyorum. Sizlere bu yazımda 2017 model ...
Merhabalar yeniden! Hemen her yazıya başlarken söylediğim gibi; epeydir bir şeyler yazamıyorum ama yeniden bir şe...
1994'ün Haziran'ında Beyşehir/Konya'da dünyaya gelmişim. O zamanlar, gerek tombikliğim gerek yeşil gözlülüğüm sebebiyle gören herkes tarafından el üzerinde ( hatta defalarca havaya atılıp tutulma gibi ) tutulmuşum.
Bebekliğim Konya'da bir köyde, çocukluğum İstanbul'da geçti. İstanbul'da başladığım iş hayatına doğduğum yer, Beyşehir'de devam ediyorum.
Uzun yıllar çeşitli firmalarda çalıştıktan sonra 2017’den beri kendi yazılım ve reklam şirketimi kurdum. Geliştirmeye ve değiştirmeye devam ediyoruz.