MacBook Pro M2 13” İle İkinci Günüm
Merhabalar! Instagram kullanıcı adımı değiştirdikten sonra artık şu blog işine bi el atayım istedim ve yeniden...
Bugünlerde içimde dolaşan farklı farklı duyguların haddi hesabı yok. Kendimi internete, jquery ye, html’e falan verdim. Kısaca bilgisayardan başka bişey içermeyen hayatımı iyice sıkıştırdım bilgisayarımın içine. Bugüne kadar çoğu umursamazlıkların, boşvermişliklerin altına imza atarak kendimi iyi hissettirdiğim gerçeği, şu an geldi çattı dilimdeki şarkılara. Artık umursamayacağım şeyler yok. Artık zar zor altından kalkabileceğim ( evet kalkabilirim, belki.. ) şeyler var.
Yine boş boş oturduğum gecelerden birindeyiz. Yine dizi, internet, r10’da boş boş gezinmeler falan derken saati 5 ettik. Az önce birden bu şarkı geldi aklıma. Bu şarkı aklıma geldiğinde durum hiç iyi değildir bilirim. Aşağıya ekledim, siz de dinleyin.
Boşuna dememiş Cem Karaca zamanında; ” Hayat sırrının suyunu çeşmelerde bulamazsın. Ansızın bir deli çaydan içersin de, kanamazsın. “
Eskiden ne güzeldi bazı şeyler. Çoğu şey diyelim. Ne güzeldi.. Eskiden sevdiğimiz kız bizi sevmiyor diye üzülürdük. Karnemizde zayıf var diye eve korka korka gitmek en büyük dert değil miydi bi zamanlar. Kimileri duygusaldır ya hani, keşke duygusal olmasa kimileri. Herşeyin dozunda olması en iyisi ya hani, keşke dozunda bırakabilsem şu sigarayı bile. Dedik ya eskiden güzeldi..
Orta okul sekizinci sınıfın sonundaki yaz tatili benim hayatımdaki en kötü zamanlarımdan biriydi. Tabi şuan öyle değil dememe gerek yok. Ama o zamanların en kötü hadiselerinden biri bile başıma geldiğinde, toparlamıştım. Uzun sürse de.. Ne olacak yahu o yaştaki çocuğun derdi. Bir elimde bilgisayara bağlanmış usb oyun kolu, bir elimde yeni aldığım klasik gitarım, geçip gitmişti günler kendi köşemde ağlaya ağlaya. Şimdi öyle mi. Bir damla yaş düştüğü yok, tabi dışarıya.
Hani gece lavoboya gidersin, ellerini soğuk suyla yıkarsın, bilgisayar başına geçtiğinde ellerin klavyeyi kullanırken bir tuhaf olur ya.. İşte şuan o benim en büyük dertlerim arasında bile değil. Böyle miydi eskiden? Bütün dertlerin sıkıntıların bir mesai saati vardı. Akşama kadar üzülürdün, gece rahat uyurdun. Şimdi geceleri uyumayıp, gündüzleri koltukta kıvrılıyorsun. Uyku opsiyonel bir şey olsa uyumayacaksın, o derece. Ama değil işte. Değil.
Neyse, şarkıyı tekrar tekrar dinledim, şimdi buna bi son verip kafamı biraz dağıtıp gidip yatağıma uzanmalıyım artık. Bu blog da iyi ki var. Yoksa şimdi kime ne diyeceğim? Kim anlayacak. Herneyse..
Tekrar görüşmek üzere.
Merhabalar! Instagram kullanıcı adımı değiştirdikten sonra artık şu blog işine bi el atayım istedim ve yeniden...
Merhaba arkadaşlar. Uzun süredir bir şeyler yazmıyordum, zaten çok nadiren girip bir şeyler yazıp çıkıyorum an...
Öncelikle herkese merhaba! Çok uzun bir süredir bloğum aktif değildi ve artık bişeyler yazmak çizmek için tekra...
Bir süredir sık sık Macbook Air’i proje işlerinde ve sunumlarda kullanıyorum. Sizlere bu yazımda 2017 model ...
Merhabalar yeniden! Hemen her yazıya başlarken söylediğim gibi; epeydir bir şeyler yazamıyorum ama yeniden bir şe...
1994'ün Haziran'ında Beyşehir/Konya'da dünyaya gelmişim. O zamanlar, gerek tombikliğim gerek yeşil gözlülüğüm sebebiyle gören herkes tarafından el üzerinde ( hatta defalarca havaya atılıp tutulma gibi ) tutulmuşum.
Bebekliğim Konya'da bir köyde, çocukluğum İstanbul'da geçti. İstanbul'da başladığım iş hayatına doğduğum yer, Beyşehir'de devam ediyorum.
Uzun yıllar çeşitli firmalarda çalıştıktan sonra 2017’den beri kendi yazılım ve reklam şirketimi kurdum. Geliştirmeye ve değiştirmeye devam ediyoruz.