Bloğumda toplam 12 kategoride yazılmış 316 yazı ve 269 yorum var.

Macbook Aldıktan Sonra Fikirlerim Nasıl Değişti? Neden Macbook?

4 sene önce yazıldı, 114 kere okundu. 0

Uzun zamandır yazmak istediğim bir konudan bahsedeceğim bu yazımda. Ama öncelikle şuanda hangi bilgisayarlara sahibim ve nasıl kullanıyorum sorularını yanıtlamaya çalışayım.

Ofiste güç gerektiren işlerim için kullandığım i7 7700 3.6 ghz işlemcili, 16GB ram’li, 1050ti ekran kartlı ve SSD ile çalışan toplama bir masaüstü bilgisayarım var. Bu bilgisayarımda 27″ HP IPS monitör kullanıyorum. Bir de Samsung 17″ led bir ikinci monitör bağlı. Konforlu klavyem ve mouseum var ve bilgisayarda çalışmak ya da vakit geçirmekten memnunum. 

Bu bilgisayarın haricinde, Dell Vostro 5471 iş bilgisayarına sahibim. Bu bilgisayarı da ofiste ve evde kullanıyorum. Hatta ihtiyacı olan alıp kullanıyor denk geldiğinde. i7 8. nesil işlemci, 8GB ram, AMD 630 mobil ekran kartlı ve SSD ile çalışan bu bilgisayardan da oldukça memnunum. Özellikle FHD ekranı, parmak izi okuyucusu, aluminyum kasası falan derken baya konforlu, keyifli ve hızlı bir bilgisayar.

Bir de yaklaşık bir yıl önce sadece ve sadece IOS uygulamaları geliştirmek ve markette yayınlamak için ofise aldığımız Macbook Air 2017 bilgisayarım var ve son 5-6 aydır müşteri ziyaretleri, görüşmeler ve kişisel kullanımların için bu bilgisayarı tercih ediyorum. Ekran çözünürlüğü düşük, retina değil, i5 işlemciye sahip ve 128 GB SSD ile çalışıyor. Yine de son derece keyifli ve hızlı bir bilgisayar, memnunum.

Elimde nelerin olduğunu hızlıca açıkladığıma göre, Macbook kullanmaya başladıktan sonra fikirlerim ne yönde değişti ve neleri farkettim sorularını yanıtlamaya başlayayım.

Bir bilgisayar satın almadan önce ne için kullanacağımızı belirlememiz gerekiyor elbette. Örneğin amacımız oyun oynamak da olabilir, programlama yapmak da olabilir, sadece yazı yazmak da olabilir. Ben Macbook kullanmaya başladıktan sonra, oyun oynamak dışında -ki çok ama çok nadiren oyun oynarım- tüm amaçlarım için hizmet edebilecek ama bunu yaparken uzun süre bataryasını koruyabilecek ve en önemlisi, bilgisayarda yaptığım her ne ise sadece ona odaklanmamı sağlayabilecek bir bilgisayarın varlığına inandım.

Apple Bilgisayarlar ile Nelere Sahip Olursunuz?

Donanım ve İşletim Sistemi Uyumu

Öncelikle herkesin ağzına dolanan “çok stabil çalışıyor abi” konusuna değinmek istiyorum. Belki inanmayacaksınız ama, gerçekten öyle. Bilgisayar donanımı ve işletim sistemi o kadar uyumlu çalışıyor ki; bilgisayarın yerine getireceği işlem son derece stabil ve olması gerektiği gibi yerine getiriliyor. İnternette bir çok yerde hatta Youtube videolarında bir çok kişinin yaptığı testler mevcut. Örneğin, aynı video dosyasını aynı özelliklerde render almaya çalıştığınızda, donanım özellikleri daha yüksek olan bir windows bilgisayardan daha hızlı render alabildiğini görüyorsunuz. Bu da demek oluyor ki, Windows yüklü bilgisayarları satın alırken üzerinde hangi özelliklerin yazdığına değil, o özelliklerin ne kadarının kullanılabildiğine bakmak gerekiyor. 

Yani başka bir deyişle, bir apple bilgisayar işletim sisteminden de aldığı güç ile aynı donanıma sahip bir windows yüklü bilgisayardan daha hızlı ve verimli çalışabiliyor. Bunu yaparken donanımsal özelliklerini kayıpsız kullanmasının etkisi oldukça yüksek. Sonuçta bilgisayar alırken “bu i7, hmm bunu alalım” demek yerine, “bu bilgisayar istediğim güce sahip, bunu alalım” diyebilmek gerekiyor ve bu güç, rakamlarla belirtilenden ziyade, belirtilen rakamların ne kadar sürekli ve verimli sağlanabildiği anlamında.

Uzun Süre Giden Batarya

BENZER  Google Chrome'da Tam Ekran Video İzleme Sorunu Çözümü

Ayrıca özellikle bir macbook sahibiyseniz; şarjınızın genellikle sizi yarı yolda bırakmadığını bilirsiniz. Ben çantamda bilgisayarım için şarj aleti taşımıyorum mesela. Zaten çok sık kullanmıyorum ama, bir görüşmeye ya da toplantıya giderken “şarjı var mıydı ya, kablo alsam mı yanıma” demiyorum. Benim kullandığım model ortalama 10-12 saat şarj etmeden açık kalabiliyor. Üstelik Photoshop ile çalıştığım bir gün şahsen yaptığım test ile, hiç şarja takmadan ve ekran parlaklığı ortalama 70% civarlarında, 6-7 saat civarlarında çalışabildi. Bu ne demek biliyor musunuz? Sadece bilgisayarınızı yanınıza alıp, bir kafeye ya da herhangi bir mekana gidip, istediğiniz kadar çalışıp evinize ya da işyerinize dönebilirsiniz demek. Bir toplantıya rahat rahat gidebilirsiniz, sunumlarınızı kesintisiz yapabilirsiniz, prize bağlı yaşamazsınız demek. Bir de düşünün, bütün bunları yaptığınız bilgisayarla bir de ofisinizde grafik çalışabilir, render alabilir, programlama yapabilirsiniz demek.

Kısayollar ve Kolay Kullanım

Aslına bakarsanız MacOS kullanmamış herkes, Windows’a kıyasla daha zor olduğunu, anlaşılabilir olmadığını, zorlanacaklarını ve alışamayacaklarını düşünürler. Ancak durum bunun tam tersidir ve bunu ancak kullanmaya başladıklarında anlayabilirler. Apple bilgisayarlarda sezgisel kullanım vardır. Yani el hareketlerinizden tutun da, düşünme şekliniz mantığınız aslında MacOS’u şekillendirmiş ve bu güne getirmiştir. Başka bir deyişle, aslında siz bu bilgisayarı kullanmayı zaten biliyorsunuz.

Touchpad ile yapabileceklerinizi öğrendiğinizde, bilgisayarınızda bir işle uğraşırken ne kadar rahat edeceğinizi hayal bile edemezsiniz. Her ne kadar basit bir şeymiş gibi düşünülse de, pencereler arası geçiş yapmak, ekranları değiştirmek, fare imlecini hareket ettirmek, tıklamak gibi işlemler daha sezgisel ve mantıklı olduğunda düşünemeyeceğiniz kadar hızlı ve bir o kadar da verimli çalışabiliyorsunuz. Bunun üzerine klavye kısayolları da eklendiğinde, bilgisayarınızın usb ya da typ-c slotlarında hiç bir şeyin bağlı olmadığını, sadece ve sadece bilgisayarınızın size gerekli çalışma ortamını sağlayabildiğini göreceksiniz.

Trackpad hassasiyeti muhteşem. Ben bir kere bile mouse ile kullanmadım Macbook bilgisayarımı. İki bilgisayar çalıştığımda ise sadece bluetooth üzerinden bağladığım mouse u kullanmak durumunda kaldım.

Saçma Hatalar ve Donmalar Yok

Basit bir örnekle başlamak istiyorum. Windows bilgisayarlarda çift ekran kullandığınızda, benim gibi ekranın sağ altına tıklayıp masaüstüne dönme alışkanlığınız varsa çoğu zaman çıldırabilirsiniz. Çünkü tüm ekranlardaki pencereleri küçültecektir. Belki bunu engelleyen yazılımlar vardır ama MacOS’da böyle bir şey yok. Hatta, kullandığınız ekranları hatırlayarak, o ekranlara özel arkaplanları bile aklında tutuyor. Mesela Samsung 17″ ekranı bağlayıp o ekrana bir arkplan belirlediğimde hafızaya alıyor. O ekranı kaldırıp, HP 27″ ekranımı bağladığımda az önce belirlediğim arkaplan yerine, standart arkaplanımı getiriyor. Bu ekranı kaldırıp az önceki ekrana tekrar geçtiğimde arkplanı hatırlayıp karşıma getiriyor. Aynı şekilde sadece arkaplanı değil, tüm pencereleri yeniden düzenliyor ve daha önceki kullanımım nasılsa o hale getiriyor.

Ben windows bilgisayarlarda bir ekran bağlayıp sökmeyi hep işkence gibi gördüm. Bir sunum yaparken FHD bir televizyona bağladığımda masaüstündeki simgelerin düzeni hep bozuldu, hep tekrar toparlamak zorunda kaldım. Ya da sabit bir harici ekranla çalışıp, günün sonunda eve dönüp bilgisayarı açtığımda hep düzen bozuldu. MacOS’da böyle bir durum söz konusu değil ve bu sorun ortadan kalktığında ancak işinize odaklanabiliyorsunuz.

Ekranlardan başlamışken; bir bilgisayara ikinci bir ekran bağladığınızda ona ekstra bir yük bindirirsiniz. Ancak bu yükü i5 işlemcili ve ekran kartı olmayan Macbook Air bana hiç hissettirmezken, hiç bir donma kasma yaşatmazken, herhangi bir gecikme ya da problem oluşturmazken, üzerinde harici ekran kartı olan ve i7 8. nesil işlemcili Dell bilgisayarımın performansı düşüyor. Saçma sapan donmalar, arayüz hataları ve gecikmeleri meydana geliyor. 

BENZER  Bir Felsefe, Edebiyat ve Sanat Dergisi : Metruk

Uzun Süre Kapatmadan Kullanabilmek

Macbook kullanıcıları bilirler, bilgisayarınızda işiniz bittiğinde sadece kapağı kapatırsınız. Daha sonra kapağı kaldırıp kaldığınız yerden devam edersiniz. Bunu diğer bilgisayarlarda yaparsanız -ki daha önceden bir ton ayar yapmanız gerekiyor, uyku modu vesaire- işletim sistemi tıpkı android telefonlar gibi şişmeye başlar. Haliyle “bi kapatıp açayım” dediğiniz çok zaman olur. Ben masaüstü bilgisayarımı sürekli uyku moduna alıyorum ve ortalama 3-4 gün içinde bir kere yeniden başlatmak zorunda kalıyorum mesela. Ama Macbook elime geçtiğinden beri belki 20, en fazla 25 kere kapatmışımdır 1 senede. Çoğunda da ya güncelleme yapmışımdır ya da benzeri bir sebebi vardır.

Bilgisayarınız kapağı kapattığınızda olduğu gibi sizin geri dönmenizi bekleyecek, döndüğünüzde de nerde kaldıysanız direk ordan devam edebilmeniz için çok hızlı bir şekilde açılıp hazır hale gelecektir. Bu da zama tasarrufu sağlar ki zaman geri getiremediğimiz tek şey.

Ekosistemin Güzelliği

Son zamanlarda android telefonlar ve windows bilgisayarların üreticileri bir çok anlaşma sağlayıp telefonlar ve bilgisayarları birbirlerine bağlamayı ve etkileşim sağlamalarını başardılar. Halbuki bu çook uzun zamandır Apple ekosisteminde mevcuttu. Hal böyleyken; hala Apple bilgisayar ve cep telefonları kadar birbiriyle iyi anlaşabilen android telefon ve windows bilgisayar geliştirilemedi. Hala bir yerlerde bir çok eksik ve hata var ve bunun önüne geçmek oldukça zor. Çünkü bir yığın üretici firma android işletim sistemiyle cihaz üretiyor, bir yığın üretici firma windows işletim sistemiyle bilgisayar üretiyor. Hal böyle olunca, yığınla yazılım, yığınla varyasyon ve yığınla problem beraberinde geliyor.

Düşünün; bir tarafta telefonunuzdan wifi şifresi girip bağlandığınız kablosuz ağı aynı ortamda bilgisayarınızı açtığınızda otomatik bağlayan ekosistem özelliği var; diğer yanda mesaj geldiğinde “bir gösterip bir gösteremeyen, bağlantıyı sürekli ve stabil tutamayan” bir bişey var..

Arayüz size sürekli soru sormadan, eski cihazınızdaki rehberi direk yeni cihazınıza getiriyor. Macbook’unuzdan eklediğiniz CV’yi ertesi gün telefonda acil bir ihtiyaç durumunda buluyor ve işinizi hallediyorsunuz. Airdrop ile dosyalarınızı mükemmel hızlarda aktarıyor, FaceTime ile mobil/macbook farketmeksizin görüntülü ama stabil bir görüntülü ya da sesli görüşme yapabiliyor, wifi şifrelerini tekrar tekrar girmek zorunda kalmıyor, notlarınızı her yerde görebiliyor, elinizi cihazınıza attığınızda o an ne yapmak istiyorsanız hemen yapabiliyorsunuz. 

Ek olarak, bu ekosistem için herhangi bir ek yazılım kurmanıza gerek yok ya da herhangi bir ekipmana ihtiyacınız yok. Macbook Air ve iPhone 7 sahibiyim, bütün bahsettiklerim kendi tecrübelerim.

Pahalı Bir Bilgisayara Sahip Olursunuz ama Değeri Düşmez

Herkes Apple fiyatlarından yakınıyor ancak ben -ülkemiz şartlarını es geçerek konuşuyorum- fiyatını hakettiğini düşünenlerdenim. Şu zamana kadar bir çok cihazı garantiye göndermiş ve tonlarca uğraş vermiş biri olarak, Apple servislerinin başarısını kendim de tecrübe ettiğimi söyleyebilirim. Bu konuda Dell firmasının hakkını da yememek gerekiyor ama, servisten servise farketmesi, ne bileyim lokasyona göre muamele görmeniz falan biraz can sıkıcı olabiliyor Apple dışındaki firmalarda. Ancak Apple’da bu işler dünyanın her yerinde aynı düzen ve disiplin ile yürüdüğü için, aldığınız ürünün arkasındaki gücü ve size verdiği değeri hissediyorsunuz.

BENZER  Facebook'dan Toplu Fotoğraf İndirin

Apple cihazlarının fiyatları yüksek ancak değeri de diğer cihazlar kadar düşmüyor. İkinci el piyasasına baktığınızda, bir iPhone almak bir nevi yatırım gibi bile görülebiliyor bazen. Cihazınızı yükseltmek istediğinizde eski cihazınız yok pahasına gitmiyor. Sıfır fiyatı 7 bin ₺ civarında olan bir laptopu satmaya kalktığınızda bilgisayarcıların verdiği fiyatlar 2 bin ₺ bandında oluyor. Ancak şuanda Macbook Air cihazım -5.400 ₺ civarına satın almıştım, sıfır olarak- 4 bin ₺ bandında satılabiliyor. Aynı şey tüm Apple ürünlerinde geçerli diye düşünüyorum. 

Ek olarak; bahsettiğimiz donanımsal özellikler sebebiyle rakamlarla şişirilmiş reklamlarla satış yapan windows bilgisayar üreticilerinin fiyatlarının yanında bence Apple bilgisayarlar tam ederinde satılıyor. Düşünsenize, i7 bilgisayar alıyorsunuz, daha düşük işlemcili daha düşük ramli incecik ufacık bir bilgisayar sizin bilgisayarınızdan daha düzgün ve performanslı çalışıyor.. Daha dayanıklı ve saçma saçma problemler çıkarıp biglisayarınıza erken veda etmeniz gerektirmiyor.

En basitinden menteşelerini inceledim ben Dell ve Macbook’un. Macbooktaki menteşeler daha çok güven verdi. Kullanırken çok dikkat etmiyorum mesela. Ama Dell laptopu açıp kapatırken içimden “dur az yavaş olayım zarar vermeyeyim” diyorum çoğu zaman. Ya da koyduğum yüzeye dikkat ediyorum, zarar vermek istemiyorum çünkü çabucak zarar görebilecek bir bilgisayarmış gibi geliyor. Bu durum Macbook’ta daha farklı, ilk başta narin bir bilgisayar aldığınızı düşünseniz de bilgisayar size güven verdiği için aklınız onda kalmıyor.

Kimlere önermiyorum?

Sonuç olarak bahsettiklerim kendi tecrübelerim ve bunlara dayalı fikirlerimdir. Bilgisayarın ıvır zıvır detaylarıyla uğraşmadan işinize odaklanmak istiyorsanız, şarjım bitmesin, beni yarı yolda bırakmasın, servisi üzmesin, mantıklı çalışsın ve konforlu çalışayım diyorsanız Macbook almanızı kesinlikle öneriyorum. 

Ancak bilgisayarda oyun oynamak istiyorsanız, Macbook’tan vazgeçmeniz gerekiyor. Mac’lerde oyun oynayabilmek için Virtual işletim sistemi kurulumu yapmanız -Windows kurmanız- gerekiyor ve bu şekilde kullanımda beklediğiniz performansı vermiyor, veremiyor. Çünkü bunun için yapılmış bilgisayarlar değiller. Bence bu bir eksik de değil. En başta da dediğimiz gibi, neye ihtiyacınız varsa onu alacaksınız değil mi? Ben olsam, oyun oynayacak olsam yine Windows bir bilgisayar almam o ayrı tabiki. Playstation ve türevleri ne güne duruyor? Yok şunu kur, yok şunu yap, yok bilmem ne.. Oyun mu oynayacaksın? Aç konsolu direk oyuna başla. İş mi yapacaksın? Al iş bilgisayarını direk işine başla. 

Son olarak, fanatiklere önermiyorum. Şöyle ki, her yerde olduğu gibi Apple’cılar, Windows’cular, Androidciler ayfoncular derken herkes bi fanatikleşmiş durumda. Ne istediğini bilmiyorsan, ne yapacağını bilmiyorsan, hatta neye ihtiyacın olduğunu bile bilmiyorsan, gidip boşuna bu kadar para verip bu cihazları alma kardeşim. Bak bütçene göre bir Windows bilgisayar, başlata gir ne biliym, Netflix izle bişeyler yap işte.

Muhtemelen bahsetmediğim, aklıma gelmeyen bir çok konu vardır ancak genel olarak bir fikir vermişimdir diye düşünüyorum ve bu yazıyı da burada sonlandırıyorum.

Kendinize çok dikkat edin, maskesiz sokağa çıkmayın.

Görüşmek üzere!

 

Konuyla alakalı bir şeyler yazabilirsin.

MacBook Pro M2 13” İle İkinci Günüm

Merhabalar! Instagram kullanıcı adımı değiştirdikten sonra artık şu blog işine bi el atayım istedim ve yeniden...

9 ay önce. 41 0 Devam Et

Kahramanmaraş Depremi ve Düşüncelerim

Merhaba arkadaşlar. Uzun süredir bir şeyler yazmıyordum, zaten çok nadiren girip bir şeyler yazıp çıkıyorum an...

1 sene önce. 51 0 Devam Et

Asus ROG Strix G513IC 144Hz Dizüstü Bilgisayar ile Yaşadığım Problemler

Öncelikle herkese merhaba! Çok uzun bir süredir bloğum aktif değildi ve artık bişeyler yazmak çizmek için tekra...

2 sene önce. 70 0 Devam Et

Macbook Air 2017’yi Kimlere Tavsiye Edebilirim?

Bir süredir sık sık Macbook Air’i proje işlerinde ve sunumlarda kullanıyorum. Sizlere bu yazımda 2017 model ...

3 sene önce. 120 0 Devam Et

2021’e Girerken Hayata Dair Genel Bir Değerlendirme Yapalım

Merhabalar yeniden! Hemen her yazıya başlarken söylediğim gibi; epeydir bir şeyler yazamıyorum ama yeniden bir şe...

3 sene önce. 63 0 Devam Et

Hakkımda

1994'ün Haziran'ında Beyşehir/Konya'da dünyaya gelmişim. O zamanlar, gerek tombikliğim gerek yeşil gözlülüğüm sebebiyle gören herkes tarafından el üzerinde ( hatta defalarca havaya atılıp tutulma gibi ) tutulmuşum.

Bebekliğim Konya'da bir köyde, çocukluğum İstanbul'da geçti. İstanbul'da başladığım iş hayatına doğduğum yer, Beyşehir'de devam ediyorum.

Uzun yıllar çeşitli firmalarda çalıştıktan sonra 2017’den beri kendi yazılım ve reklam şirketimi kurdum. Geliştirmeye ve değiştirmeye devam ediyoruz.